Krizin de etkisiyle artık piyasada ‘ihraç fazlası mal’ kavramı kalmadı. Bu tür malların en çok satıldığı yer olan Merter de kabuk değiştirdi. Eskiden ihraç fazlası satanlar şimdi markalaşmaya çalışıyor.
Çok değil, yaklaşık bir yıl öncesine kadar ucuz giyimin şifresi olan “ihracat fazlası” kavramı, ekonomik krizin ve baş aşağı giden ekonomik göstergelerin ardından tarihe karıştı.
Eskiden depolarındaki fazla maldan kurtulmak isteyen birçok fabrika sahibi, bu malları neredeyse yok pahasına satarken, bugün artık tek parça bile değerli hale geldi. İhracattaki daralmanın ardından fabrikalar için depolarda boş yer sorunu kalmadı.
İhracatta yaşanan bu trendin ve tekstilin geldiği noktanın en iyi örneği ise İstanbul’un tarihine tekstilin cenneti olarak adını yazdırmış olan Merter’de gözleniyor. Eskiden tezgâhları ihracat fazlası ürünlerle dolu olan dükkânların bulunduğu Merter’de ürün yokluğuyla büyük bir değişim yaşanıyor şimdilerde…
Merter’deki bu değişimi “kriz temizliği” olarak niteleyen Merter Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı (MESİAD) Ercan Tan’a göre ihracat fazlası kavramının tarihe karışması ise Türkiye’de moda ve marka kavramının önünü açacak önemli bir trendin başlangıcı.
Gelişmekte olan ülkelerde ihracat fazlası sektörünün giderek azaldığına dikkat çeken Tan, “İlk önce bu ihracat fazlaları iç piyasada değerlendirilir, öyle bir sektör oluşur. O sektör bir süre sonra imalatçı, bir süre sonra da markacı olur. İtalya’da da bu oldu. Bizde de bu süreç yaşanıyor” diyor.
Yeni bir süreç başladı
Fason üretim, tekstil sektöründe önemli bir yere sahip. Hem yurtdışında hem iç piyasadan gelen siparişlere çalışan fason imalat atölyelerinin sayısı 2005 yılında 200 bin iken, bugün bu sayı 100 bin civarında. Dört yıl öncesine kadar İstanbul’da 60-70 bin olan fason imalat atölyesi sayısı da 15 bine kadar düştü.
İhracat fazlası ürünler, ürünün siparişe uygun olmaması, zamanında yetiştirilmemesi veya istenilen kumaş malzemesinin olmaması gibi nedenlerle fabrikalarda kalan ürünlere deniyor. Birçok yabancı firma, markalarını koruyabilmek için fabrikalarla özel anlaşmalar yapıp ürünlerin imhasını talep ederken, bazıları da etiketlerinin kesilmesi şartıyla piyasaya verilmesi konusunda anlaşmaya varıyor.
Ancak bütün dünyada yaşanan ekonomik krizin ardından bu anlaşmalar da geçerliğini yitirmiş durumda. Çünkü ne ihracatçının elinde fazla mal kalıyor, ne de verilen siparişler fazlası gözden çıkartabilecek büyüklükte.
İhracat fazlası ürünlerin yok denecek kadar az olması esnafın imalat ürünleriyle bulabildikleri ihracat fazlası ürünleri karıştırarak satmasına yol açıyor. Merter’de cadde üzerindeki esnafa “İhracat fazlası var mı?” sorusunu yönelttiğinizde suratınıza şaşkın şaşkın bakarak “Yok artık daha neler” diyebiliyorlar.
Gelişmekte olan ülkelerde ihracat fazlası sektörünün giderek azaldığına dikkat çeken MESİAD Başkanı Ercan Tan, bunun normal bir süreç olduğunu, eskiden ihracat fazlası ürün satanların giderek marka ve modacı olacağını söylüyor.
Tan, “Artık bu firmalar imalatçı, ardından modacı oluyor. Bu tipik bir gelişmekte olan ülke trendi aslında. İlk önce bu ihracat fazlaları iç piyasada değerlendirilir, öyle bir sektör oluşur. O sektör bir süre sonra imalatçı, bir süre sonra da markacı olur. İtalya’da da bu oldu. Bizde de bu süreç yaşanıyor” diye anlatıyor gelinen noktayı.
Bugün büyük marka olmuş birçok firmanın altyapısında ihracat fazlası ürün satışının olduğunu ifade eden Tan, “Bu firmalardan daha sonra kendini geliştirenler bugüne geldiler. Bugün Wenice Kids bunun en iyi örneğidir. Yıllarca ihracat fazlası ürün sattılar şu anda ise 200’e yakın şubesi olan, iç piyasa sözü geçen bir şirkete dönüştüler” diye konuşuyor.
Şimdi ara ki bulasın
Sirkülasyon az olunca ihracat fazlası ürünlerin fiyatları da geçmişe göre artmış durumda. Bunun sebebi de fabrika sahiplerinin eskiden deposunu boşaltmak için çok ucuza verdiği malları değerlendirmenin peşine düşmüş olması. Geçmişte büyük holdinglerin açtıkları ihaleleri takip eden veya fabrikalarla birebir ilişki kurarak ihraç fazlası ürün bulan firmaların artık farklılaştığına dikkat çeken Tan, “Bu mallar ihaleyle alınıyordu. Bunun dışında fabrikalarla birebir diyalog kuruluyordu. Fabrika sahibi de sadece deposunda yer tutmasın diye ürünü gözden çıkarıyordu ancak artık zarar etmeden nasıl elden çıkarırım dediği için fiyatlar da arttı” diyor.
Öte yandan, 10 yıldır bölgede çalışan Selçuk Şanlı ise “İhracat fazlası artık çöp değil. Eskiden depoda yer kaplamasın diyerek bizlere neredeyse bedavaya verilen mallar artık uçmuş durumda. Fabrika sahibi eskiden tonla verirken artık fazladan üreteceği malın hesabını yapıyor. Böylece garip bir kısırdöngü oluşuyor. Hem müşteri yok hem fiyatlar artıyor. Dörtte bir oranında iş kaybımız var. Birçok firma kapanmak zorunda kaldı. Dev firmalar sallanıyor, küçük esnaf ne yapsın?” diyor.
Karıştırıp satıyorlar
Satılan malların üzerinde ihracat fazlası yazsa da aslında hepsi böyle değil. İmalatla ihracat birbirine karıştırılarak satılan tezgâhlarda gerçekten ihracat fazlası bulmak için kılı kırk yarmak ve dikkatli olmak gerekiyor. Merter’de ihracat fazlası bulabildiğim tek bir yerin sahibi Saliha Göksel, bu malları çok zor bulduğunu anlatıyor. Göksel, “Eskiden kapımıza gelen malları şimdi bulabilmek için oldukça yer gezmem gerekti, en sonunda Edirne’de bir fabrika sahibiyle anlaştık ama o da çetin pazarlıklar sonucunda oldu. O firma 20 ülkeye ihracat yapıyordu, şimdi ise 4’e düşmüş durumda. Doğal olarak sattığı her malın hesabını kuruşu kuruşuna yapıyor. Ayrıca fiyatları da yukarı çektiği için bizde yansıtmak zorunda kalıyoruz” diyor.
Outlet neden patladı
İhracat fazlası ürünlerin artık Merter’e ulaşmadan ihracatçılar tarafından değerlendirildiğini söyleyen İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon Fasoncuları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Kocaoğlu, “Outlet patlamasının arkasında işte bu ürünler yatıyor. Kimi ihracatçı kendisi mağaza açarak elindeki ürünü tüketmeye çalışıyor, kimisi de outlet’lere satıyor. Outlet mağazalarına kaydı bu iş. İkinci el burada artık. İsimse, markaysa artık Merter’e düşmüyor” diyor. İhracatta yaşanan düşüşün ve piyasalardaki ağır havanın kolay kolay dağılamayacağını söyleyen Kocaoğlu, “Piyasalar çok kötü durumda. Dayanma sınırını çoktan geçtik” diyor.
Fason cephesinde imalatçının büyük bir güvensizlik içinde olduğunu söyleyen Kocaoğlu, “Güvensizlik ve endişe var. Markaların durumu da benzer. Herkes borç içinde olduğu için konuşmuyor. İş yerlerinin cep telefonları icralık oldu” diye konuşuyor. Artık kayıtdışının da kalmadığına dikkat çeken Kocaoğlu şöyle devam ediyor: “150 kişi çalıştıran yer kalmadı. Türkiye’de de Avrupa ile çalışan firmalarla görüşüyorum, onların da çoğu kapatmakla beraber kalanlarında işleri yüzde 70 düşmüş durumda. O yüzde 70’in fasoncuya yansıması korkunç oluyor.”
Kriz kabuk attırıyor
Merter uzun yıllardır tekstilin kalbinin attığı yer. Bölgede 2 bin 800 mağaza ve 420 ihracat firması faaliyet gösteriyor. Bölge kriz öncesine kadar ihracat fazlası kaliteli ürünlerin rahatlıkla bulunabileceği bir yer konumundaydı.
MESİAD Başkanı Ercan Tan Merter’in de kabuk değiştirdiğini ve önemli bir değişimden geçtiğini söylüyor. İhracat fazlası satan firmaların ürün bulamadığı için piyasadan çekilmesi ile bölgeye yeni bir sektörün yerleşmeye başladığına dikkat çeken Tan, şu açıklamayı yapıyor: “Bölgeye özellikle Bayrampaşa’dan talep var. Şartlar uygun olmamasından dolayı bir süredir arayış içersindeydiler ve Merter’e geldiler. Çam sokak tamamen trikocu oldu. Tekstilin tüm katmanlarının bir arada olacağı bir yer olacak ama şu anda bir değişim süreci yaşandığı için çok göze çarpmıyor.”
Bu değişimi çok olumlu karşıladıklarını söyleyen Tan, “Kriz aslında Merter’e temizlik için fırsat verdi diyebiliriz. Bakkal, ayakkabıcı, bu işte var diyerek tekstile girmiş insanların ayıklandığı bir süreçten geçiyoruz. Sadece alıp satmayı biliyorlar. Tekstil sektörüne artı değer koymadan para kazananların gitmesi bizim için olumlu bir gelişme. İstihdam yaracak, imalat yapacaklar kalmalı” diyor.
Kriz, ihraç fazlası malı tarihe gömdü, şimdi markalaşma zamanı
35