Dünyanın önde gelen araştırma kuruluşlarından GMI ile İngiltere hükümetinin “imaj politikasına” yön veren siyaset bilimci Simon Anholt, yıllardır “ülkelerin marka değeri” sıralamasını ortaya koyan bir araştırma yapıyor. Araştırmada Türkiye, 2005 yılında 10 ülke arasında sonuncu, 2006’da 35 ülke arasında 34’üncü, 2007 yılında ise 40 ülke arasında 34’üncü sırada yer aldı.
“Made in Turkey” markasının kötü imajı ne yazık ki yıllardır Türk sanayici, ihracatçı ve turizmcilerinin önünde engel. Darbeler, insan hakları ihlalleri, işkenceler, mafya, kayıtdışı ekonominin yüzde 70’lerin üzerinde seyretmesi gibi sıkıntılarla oluşan bu kötü imaj, Avrupa halkları ile bir türlü barışamayan yıldızımızın da nedeni.
Ancak son yıllarda bu kısır döngünün kırılmaya başladığının sinyalleri alınıyor.
Hırsız gibi bakılıyordu
Geçen hafta sohbet ettiğimiz Türkiye’nin hazırgiyim sektörünün duayen isimlerinden Abdullah Kiğılı’nın sözleri son derece önemli. Kiğılı, “İnanılmaz bir şekilde Türkiye’ye, Türk pazarına ilgi var” diyor. 10 yıl önceki durumla bugün gelinen durum arasında çok büyük bir fark olduğunu anlatan Kiğılı, şöyle devam ediyor: “10 yıl önce bizim itibarımız yoktu. 10 yıl önce mal getiremiyorduk. Bizim etiketimizde ‘Made in Turkey’ yazısı ciddi anlamda sıkıntı yaratıyordu. Açıkça ifade etmek gerekirse çoğu, hırsız gözüyle bakıyordu. Bu böyleydi açık açık. 10 yılda ne değişti? Firmalarımız muteber firma haline geldiler. Buraya haftada 3 gün mal satmak için yabancılar geliyor. Bizim değerimizi onlar bizden daha iyi biliyor. Bugün dünyanın ürünü en pahalı olan A plus markaları, Türkiye’ye girdi. Akla gelebilecek en üst düzey markalar. Türkiye’nin imajı çok değişti.”
TÜSİAD eylülde tanıtıma başlıyor
Olumlu gelişmelere şimdi bir de Milli Takım’ın doping etkisi yaratan başarısı ekleniyor. Dünyayı şaşkına çeviren futbol başarısı Türkiye’yi sadece olumsuzluklarla tanıyan Avrupalılar’da sempati dalgası yarattı. Türkiye’yi kültürüyle, yaşamıyla, halkıyla Avrupa’ya tanıtmak için yıllardır mücadele veren Türk iş dünyasının eli de güçlendi.
Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin kapatma davası nedeniyle gerildiği bir dönemde yaşanan bu gelişmeyi “sevindirici” bulan Boyner, AB’ye yönelik tanıtım politikalarının nasıl olması gerektiğini de günün modasına uygun olarak futbol deyimleriyle sıralıyor: “Defansif değil, ofansif olmalıyız. Türkiye’nin kültür, sanat ve sporla geniş kitlelere tanınması lazım. Biz de yıllardır bunu söylüyorduk. Zaten dünyada Türkiye’nin markalarından biri Galatasaray’dı. Şimdi Milli Takımımız da var. Markalarımızın sayısının çoğalması lazım. Sadece futbol yetmez, sanat ve kültürümüzü de ısrarla gündemde tutmalıyız. Zaten Avrupa artık Türkiye’nin çok iyi elektronik ürünler, beyaz eşya ürünleri ürettiğinin farkına da varmaya başladı.”
Rusya’nın Riviera’sında 41 milyar dolarlık yatırım fırsatı var
Dünyada bazı ülkeler giderek daha fazla durgunluk korkusu yaşarken, bazı ülkeler de yatırım rekorları kırıyor. Bu ülkelerden biri de Rusya…
Bölge yeniden inşa edilecek
Erten, bölgenin adeta yeniden inşa edileceğini belirterek, “Krasnodar Bölgesi’nde 5 milyon kişi yaşıyor ve Soçi; iklimi, doğal kaynakları ile Rus Rivierası olarak biliniyor. 2005’te Soçi’ye 3 milyon turist gelmiş. Bu rakam 2014 Olimpiyatları’nda 2-3 katına çıkacak” diyor.