Ana Sayfa AksesuarÇorap Tekstilciler, tüccar terzilikten modacı terziliğe soyunuyor

Tekstilciler, tüccar terzilikten modacı terziliğe soyunuyor

tarfından Admin
10 Dakika Yaklaşık okuma süresi

Tekstilciler, 1980`lerde terzi olarak başladıkları yolculuklarına bugün tüccar terzi olarak devam ederken, son yıllarda marka ve tasarımda yakaladıkları trend ile modacı terzi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.


İç giyimden trikoya, çoraptan giyime kadar birçok sektörün oluşturduğu IF Konseyi üyeleri DÜNYA Gazetesi ile `Yuvarlak Masa` toplantısında bir araya gelerek hem hazır giyimde çifte fuara son verecek olan 9. Uluslararası İstanbul Moda Fuarı hem de sektörleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundular.


Sektör temsilcilerinin tamamında ortak sıkıntının tasarım ve markalaşma olduğu ortaya çıktı. Tasarım için kimi sektör kendi imkanları ile okullar kurarken, kimi de üniversitelerle işbirliği yapıyor. Hedef, önce tasarım ve koleksiyon, sonra üretim ve pazarlama. İç piyasada faaliyet gösterene ihracat, ihracatçıya ise tasarım öğretilmeye çalışılıyor.


Sektör temsilcilerinin bir başka sıkıntısını da ucuz işgücü maliyetleri nedeniyle dünyadaki birçok markanın üretim için seçtiği Uzakdoğu ülkeleri oluşturuyor. Uzakdoğu`dan gelen ithal mallar, ucuzluğu nedeniyle hem iç piyasada daralma yaratıyor hem de ihracatta diğer ülkelerle rekabeti zorluyor. İthal mala karşı kota ve referans fiyat uygulaması da birçok sektörde pek işe yaramıyor.


Sektör için en sevindirici gelişme ise Türkiye`nin yavaş yavaş fasonculuktan kurtulması. Eskiden olduğu gibi Türkiye artık basic mallar üretmiyor. Dünyada Türkiye`nin katma değerli malları tercih ediliyor.


`Çorap sanayii, moda ve marka yaratmalı`


Çorap Sanayicileri Derneği Başkanı Kenan Koç:


Sektörde 300 tane orta boy 100 makinelik, bin tane de küçük boy 15 makinelik olmak üzere toplam 1.300 firma var. 15 bin tane bilgisayarlı, 30 bin tane mekanik makinemiz var. 45 bin kişi direkt çalışan var. Bizim sektörümüzde makine parkurunun yüzde 10 yenilenmesi ve her sene varolan bilgisayarlı makinenin yüzde 10`u kadar ilave yatırım yapılması gerekiyor. Son 2 senede 3-4 firma işini devretti. Ama biz hala diğer sektörlere kıyasla iyiyiz. Bizim sektördeki herkes yatırımını adım adım attı. Hiçbir zaman büyük krizlerle büyük yatırımlara gidilmedi. Makineleri nakit aldı. İşletme sermayesi hep içeride oldu. Makine yatırımları bu sene öngördüğümüzün 2 katı oldu. İkinci el gelenlerle beraber makine sayısı 2 bin 500`ü bulmuştur. 1.200 sıfır Lonatti olmak üzere 1.500-1.600 tane de toplam bilgisayarlı makinenin Türkiye`ye geldiğini görüyoruz. Bizim sektördeki şirketler hala KOBİ tanımındadır. Bizde 500 makinelik gruplar oluşmaya başladı. Geçen yıl bu büyüklükte 10 firma varsa, bu sene 15 tane firma oldu. Bizim sektör bankalarla ne kavgalı, ne barışık, çünkü bankalarla işimiz yok. Problemimiz, biz hem tekstilciyiz, hem konfeksiyoncuyuz. Bir iplik fabrikası kurmak, çorap fabrikası kurmaktan rahat. Öyle olunca da, bizim sektör gireni çıkanı daha az olan, yatırımlarında da çok büyük riskler alınmayan, dışarıdan büyük sermayenin girmediği, girmeyi deneyenlerin de bu kadar düşük kar marjlarıyla bu iş yapılmaz dediği bir sektör. Brüt kar yüzde 10 seviyesinde. Türkiye`nin çorapta son 10-15 senede büyümesi bir yerde İngiltere`deki müşterilerin tüm fabrikalarını Türkiye`ye göndermesi. Fabrikaları Türkiye`ye alıyorsunuz, o adamın da bildiği başka iş yok. Adam diyor ki; `Sen bana mal yap, ben yine satmaya devam edeyim. Yani pazar onun, üretim bizim. Böyle olunca da çorap ihracatı müşterisi işi bilen kitle oluyor. 1 milyar 600 milyon olduğu söylenen kapasiteyi makineleri yüzde 10 yenileyerek, 1 milyar 760`a çıkaracağız. Makine kapasitesi olarak iyiyiz. Bugün siparişi kimse Bangladeş`e veremez, çünkü orada böyle bir kapasite yok. Benim şahsi fikrim, özel sektör adam çalıştırıp, para kazanabildiği, mekanik makineleri annesi, babası, kız kardeşi, torunu çalışarak, fason atölyede üretip gelir sağlayabildiği müddetçe yaşayabilir. Ama bizim söylediğimiz şey şudur: Modern makinelerin 10 yaş üstü verimsiz. Onun yerine yeni çift silindirli makine almak, 15 bin dolar para verip, onu amorti edeceğim demek pek rekabete uymuyor. Sektör hep yüzde 100 kapasite kullanımıyla çalışırken, geçen sene bu oran yüzde 70-75`lere indi. Bizim sattığımız malın yüzde 98-99`u müşteri markasıdır. Yani fasondur. Sektör moda ve marka yaratmalı. Profesyonelleşmeyip, aile işletmesi halinde, maliyetleri büyütmeden, fabrikada çalışıp, kendi parasını kazanan, tencerede pişirip kapağında yiyen çorapçı imajını değiştirmememiz lazım. İşletme sermayelerini şirketten dışarı çıkarmamamız, risklere girmememiz lazım. Böylece, ne olursa olsun bizim ayakta kalmamız mümkün olacak. Bilgisayarlı ihracat yapan grubun yüzde 100`ü kayıt içi. Bir tek mekanik makineleri olanlar kayıtdışı. Onlar da zaten aile olarak çalışıyor. Yüzde 10-15`i bile kayıtdışı olsa yani iç piyasada satılan malın yüzde 50`si kayıtdışı desek, yüzde 15 bizim iç piyasamız olsa, yüzde 7-8`i bulur toplam kayıtdışı olan kısmı. İTKİB ile beraber Yenibosna`da Hazır Giyim Okulu`nda bölümümüz var. Oraya makineler bağışlandı. Kalifiye elemanlarımızı orası karşılamaya başladı.


`İç giyimde en büyük sorun AB`de fiyat tutturamamak`


Tüm İç Giyim Sanayicileri Derneği (TİGSAD) Başkanı Bahri Özdinç:


2004`te ihracatımız 1 milyar 200 milyon dolar civarındaydı. 2005 ve 2006`da bu seviyede gidiyor. Son dönemlerde Avrupa`nın küçük firmaları bizi seçiyor, büyük adetler Çin`de üretiliyor. Yakın çevremizde markalarımızı satmaya ciddi önem veriyoruz. Rusya, Arap ülkeleri ve Kuzey Afrika ülkeleri bizim satış yaptığımız ülkeler. Polonya, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Hırvatistan gibi ülkelerde bizden mal alıyor. Dernek olarak bizim 150 üyemiz var. Sektörde ise irili ufaklı 750-800 firma var. Türkiye`de en büyük üretim İstanbul`da, bunun dışında İzmir ve Adana`da üretimler var. Son dönemde Amasya ve Zonguldak`ta atölyeler açılmaya başlandı. Bizim en büyük sıkıntımız AB ülkelerinde fiyat tutturamamak. Girdi maliyetlerinin artmasına rağmen, dolar ve Euro`nun düşük olması kar marjımızı düşürüyor. Dışarıdan bize ciddi miktarda ürün geliyor. Çin`den ithalat az gibi görünüyor ama Tayland, Bangladeş, Endonezya`dan ürün geliyor. 2004`te ithal sütyen 20 milyon civarındaydı. 2005`te yine aynıydı ama Çin`den ithalat azaldı, Endonezya`dan arttı. Bunun için kota ve referans fiyat uygulaması var ama bir kısmın kaçak girdiğini düşünüyoruz. Şu anda 1 doların altında sütyen satılıyor. Türkiye`de işçilik sütyen başına 1.5 dolar. Bizde piyasada satış fiyatı en az 3 dolar. 20 milyon sütyen kullanacak bayan var. Bayanların 3 tane sütyen kullandığı varsayılırsa, her bayanın bir sütyeni dışarıdan geliyor. İç piyasadaki sıkıntımız ithalat, doların düşük olması da ihracatı zorlaştırıyor. Ayrıca, tasarımcı ve modelist bulmakta zorlanıyoruz. Dış giyimin öne çıkması nedeniyle bizi tasarımcılar çok tercih etmiyor. Üniversitelerle görüşüyoruz, iç giyimin önemini anlatıyoruz. Cağaloğlu Anadolu Moda Tasarım Meslek Lisesi var. Orada 3 yıldır bir sınıfta iç giyime yönelik eğitimler veriliyor. Öğrencilerin stajlarına imkan sağlayıp, istihdam yaratıyoruz. Bu yıl iç giyimi içeren bir tasarım yarışması hazırlığına başladık. Mayıs ayında yarışmayı yapacağız. Modelist konusunda da ihracatçılar birliğinin Kağıthane`deki okulunda bir sınıfta öğrenciler eğitim alıyor. Şu anda iç giyimde geriye dönüş pek yok. İç giyim bundan sonra geriye gitmeyecek ama bu seviyesini koruyacak. Son 2 yıldır kendi markalarımızla özellikle Rusya`ya gidiyorduk. şimdi bu oran yükseliyor. 2007`ye daha iyi bakıyoruz. AB`de adetler düştü. 3`er aylık dönemler için modeller istenmeye başlandı. Bu nedenle küçük adetler sipariş ediliyor. Bekleme de yok. Bizden 1 ayda ürün almaya başladılar. Karlılığımız brüt yüzde 10-15`ler arasında.


Konfeksiyonda fasonculuk komşu ülkelere kayıyor


Konfeksiyon Yan Sanayicileri Derneği (KYSD) Başkanı Kahraman Öztürk:


Aksesuarda Çin`den sonra dünyanın en büyük üreticisiyiz. 27 yılda inanılmaz bir ilerleme gösterildi. Sıfırdan gelindi, bugün ciro olarak 1.5-2 milyar dolara ulaşıldı. Sektörde çalışan sayısı 40-50 binler civarında. Firma sayısı da 3 binin üzerinde. İmalatın yüzde 90`ı İstanbul`da, sonra Bursa, İzmir, Denizli`de kümelenmiştir. Dünyadaki bütün markaların yüzde 90`ına doğrudan ya da dolaylı aksesuar satıyoruz. Fasonculuk serüvenimiz yavaş yavaş komşu ülkelere kayıyor. Markalar Tunus ve Mısır`a geldi. Dünyanın büyük markaları üretimlerini oraya kaydırıyor. Bu da aksesuara yarıyor. Çin basic mallarda dünyada tek nokta ama katma değerli mallarda da Türkiye birinci nokta. Adette düşüş, ciroda yükseliş var. Basic mallar kaçıyor ama katma değerli ürünlerde firmalar cirolarını yüzde 3 artırıyor. Eskiden İtalya ve Fransa yan sanayide modaydı. Şimdi tamamen tersi oldu. Bizden yan sanayici ürünü alınıyor. Bir ürünün ihracatında yan sanayi kullanımının payı yüzde 5-7 arasında değişiyor. Ama bu oran bazı ürünlerde yüzde 40`a, bazılarında yüzde 75`e, bazılarında da yüzde 90`lara varıyor. Eğer giyim ihracatımızı 15 milyar dolar olarak düşünürseniz, yan sanayi ihracatı 700 milyon-1 milyar dolara yakın bir rakamdır. Şu an komşu ülkeler dahil üretim kapasitesi bizim gibi olan ülke yok. Türkiye`de aylık 100 milyon metrenin üzerinde saten kurdela üretiliyor. Bu üretim dünyanın hiçbir yerinde yok. Sektörün geleceği hazır giyime bağlı değil. Üretim neredeyse aksesuarcı oradadır. Eğer bugün mal Tunus`ta üretiliyorsa, biz bugün Tunus`tayız. Mısır`da konfeksiyon artıyorsa, oradayız. Artık dünya küçüldü, bizim elimizde çanta kapı kapı aksesuar satıyoruz. Aksesuarcımız terziliği çok iyi yapıyordu, şimdi tüccarlığı da yapıyor. Hazır giyimin dışında dünyada bir yere gelmek üzere. En büyük sorunumuz kalifiye eleman. Bir yerden değil, acemilikten alıp yetiştiriyoruz. Ortalama karlılık brüt yüzde 20, net yüzde 10`lar civarındadır.


EGSD, hazır giyimcileri birleştirecek


Ege Giyim Sanayicileri Derneği (EGSD) Başkanı Nedim Örün:


Biz, hazır giyimcileri uzun vadede tek bir potada birleştirmeyi öngörüyoruz. İç piyasa ve ihracat ayrımı olmamalıdır. Bizim en önemli hedefimiz ihracatçıya tasarım ve pazarlama,iç piyasacıya da ihracat yapmasını öğretmek istiyoruz. Önce tasarım ve koleksiyon ondan sonra üretim, pazarlama ve ihracat. İzmir ve yakın çevresinde hazır giyimde yüzde 3 artış var. Tekstil ise yüzde 21 artarak 260 bin dolara çıktı. Hazır giyimde Türkiye ile aynıyız. Tekstilde ise Türkiye artışı yüzde 15, bizde yüzde 21. Bu, hazır giyim ve konfeksiyon artışından kaynaklanıyor. Mısır`a üretim için giden 20`ye yakın firma var. Orada da üretim yaptırıyorlar. Konfeksiyon üretimi için gönderdikleri kumaş nedeniyle tekstil ihracatı arttı gibi gözüküyor. Konfeksiyon ve hazır giyimde İzmir`in payı yüzde 16, tekstilde ise yüzde 6.5. Önümüzdeki yıllarda hazır giyimde yüzde 3-4 artışın devam edeceğini öngörüyoruz. Tekstil ihracatının artmasına üzülüyorum. Çünkü hazır giyimin dışa taşınmasından kaynaklanıyor. Tekstil ihracatı bizden gidiyor, ama hazır giyim ihracatı Tunus`tan veya Mısır`dan gidiyor. Ben bunun 2007`de daha da artacağını düşünüyorum. İstihdam üzerindeki yüklerin OECD oranlarına inmesi ve kurun gerçek değerine gelmesi gerekiyor. Mart ayında İzmir`de Wedding Fashion`u başlatacağız. Geçen yıl Atina`ya gitmiştik, haziranın ilk yarısında bu organizasyonu tekrarlayacağız. 2006 Kasım`da ters pazarlama yöntemi işle 10 İtalyan markasını getirip, mini fuar düzenlemiştik. 5 firmamız Prada ile çalışmaya başladı. Prada ilk defa İzmir`e ürün yaptırıyor. Nisan ayında yine aynı tarzda bir mini fuar yapacağız. Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan`ı hedefleyen 25-30 firma ile bir hafta süreliğine tur yapıp, mini fuarlar düzenleyeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk`ün 125. doğum yılı nedeniyle geçen yıl 10 bin tane sweatshirt yaptırıp, yoksullara dağıtmıştık. Bu yıl 23 Nisan`da 15 bin t-shirt yapıp dağıtacağız. İzmir`de 2 sorun var, biri henüz markalaşmanın benimsenmemesi diğeri ise uçak sorunu. İzmir`de uçak yok. Yurtdışı ile bağlantı yok. Bu nedenle yabancı müşteriler gelmiyor. İzmir vergisini veriyorsa THY buraya uçak koymak zorunda.


`Trikoda kaçış var`


Türkiye Triko Sanayicileri Derneği (TRİSAD) Başkanı Reha Erekli:


Dünyanın ikinci büyük üreticisiyiz. Türkiye`de 400 milyon adet triko kazak üretecek bir kapasite var. Bu kapasiteyi biz yılda yüzde 60 oranında kullanıyoruz. Bazen hava sıcaklıkları ve arz talep ile yüzde 40`lara kadar inebiliyor. 1990-2000`lerde yüzde 100 büyüme yaşanırken, ondan sonra daralma oldu. Son tespitimiz yüzde 15 daralma. Her 100 ürünün 75`i dış, 25`i iç pazara yöneliyor. 2005 öncesinde 7 Euro`ya sattığımız malı, 2005 sonrasında dünya pazarında 4 Euro`ya satıyoruz. Zeytinburnu`nda kurduğumuz meslek lisesinde 500 öğrenci ders alıyor. Sektörde 80 milyon dolar ile 100 milyon dolar ihracat yapılıyor. Makine ve konfeksiyon yatırımı var. 3.000-3.500 şirket var, 100 bin istihdam sağlanıyor. 25 bin adet örme makinesi var. 1995-2000`de en büyük ithalatçıydık. Şimdi 2 veya 3`e düştük. Makine alımı vadeli sistemde çalışıyor, 2 yıl ödemesiz, 5 yıl vadeli alınıyor. Dolayısıyla borçlanmaya açık sektör, 250 milyon dolarlık bir makine borcu konuşulabilir. Sektörden kaçış var. Yüzde 100 karlardan, bugün brüt yüzde 10`a inildi. Trikoda referans fiyat ve kota olmasına rağmen ithal mal çok. Rusya`da üretim şansı var ama triko makinelerinin taşınması konusunda hiçbir şey yok kişilerin taşınması konuşuluyor. TRİSAD olarak 3 proje başlattık. Triko makinelerinde farklı ürün ve tasarım arayışındayız. Farklı ne üretebilirize bakıyoruz. Çin karşısında rekabet gücünün ölçülmesine ilişkin alan çalışması yapıyoruz. Envanter çıkarıyoruz. Dünyadaki rekabete karşı bu sektörün yaşama şansı ne? KOSGEB destekli yapıyoruz ama eğer bir iki ay içinde KOSGEB ile olan süreci bitiremezsek, onları kenara koyup kapı kapı gezerek, kendimiz bir rapor hazırlayacağız. Diğer proje ise İstanbul Teknik Üniversitesi Moda Tasarım Bölümü ile beraber müşteri odaklı pazarlama faaliyetleri. Tasarım yapılıyor ama tasarımı ticarete çevirecek enerji hala boşlukta. Tasarımcı ve üretim kanalını yönetsel bir beceri ile bir araya getirmek gerekir. Dernekte 300 üye var, sektörde ise 3.000-3.500 kişi var.


`Kendi markalarını satacak Türk firmalarının sayısı artacak`


Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Aynur Bektaş:


Bizim 400 üyemiz var. Sektörde brüt karlılığın yüzde 5-6 civarında olduğu belirtiliyor. 2006 yılında yaşanan dalgalanma, döviz kurlarının yarattığı belirsizlik maliyet artışı getirdi. Geçen yıl hazır giyimde konsolidasyon ve yeniden yapılanma hızlandı. Sektörde rekabet olanağı bulamayan her ölçekten firmalar kapandı. Buna karşın işler ve siparişler daha az ve rekabetçi firmalarda toplulaştı. İşletmelerde yeniden yapılandırmalar sürüyor. Hazır giyim sektörünün 2007 yılındaki temel beklentisi ihracat rakamını öncelikle korumak ve sınırlı ölçüde artırarak 14 milyar doların üzerine taşımaktır. Bu hedef için de üretim ve rekabet ortamının iyileşmesi gerekiyor. İşletmelerin tasarım-koleksiyon, markalaşma ve aktif pazarlama faaliyetleri artacak. Avrupa ve yakın bölgeye kendi markalarını satacak Türk firmalarının sayısı önümüzdeki dönemde artacak.

Tekstil, Moda ve Teknoloji Güncellemeleri Direkt Posta Kutunuza Gelsin

Moda ve teknolojinin kesiştiği noktada, sizin için seçtiğimiz özel içerikleri almak üzere hemen kaydolun. Her hafta doğrudan e-posta kutunuza gelecek güncellemelerle kendinizi sektörün ön saflarında bulun!

Abone olduğunuzda, blog yazılarımız, özel içerikler ve özel etkinlikler hakkında size e-posta göndermemize izin vermiş olursunuz. Ancak, e-postalarda sağlanan abonelikten çıkma bağlantısına tıklayarak rızanızı istediğiniz zaman geri çekebilirsiniz.

İginizi Çekebilir

Yorum bırakın

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bu konuda sorun yaşamıyorsanız devam edeceğimizi varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Onayla