Yurtdışında Armani gibi dev markaların defilelerine çıksa, önemli markaların katalog çekimlerinde yer alsa da Tuğçe Kazaz’ın ismini daha çok magazin gündeminde duyduk. Sansasyonel aşkları, din konusundaki kararsızlıkları hep işi olan modelliğinin önüne geçti. Oysa o New York ve Paris’te mankenlik ajanslarından teklifler alan hatta Victoria’s Secret defilelerine çağrılan bir mankendi. Vücudunda bulunan 7 dövmesi sebebiyle Victoria Secret meleği olamamıştı ama o podyumda yürüyecek ölçülere sahipti. Ne de olsa eski bir Elite Model Look ikincisi ve Türkiye güzeliydi. Ülkemizde de pek çok markanın yüzü olan Kazaz, modellik ve mankenlik mesleğini sürdürürken 30’lu yaşlara adım atmasından olsa gerek kendine yeni bir iş kurdu. Ünlü manken ‘Turak Yapım Ajans’ ile artık yapımcılık da yapacak. Ajansıyla ilgili olarak ‘Projeler hayata geçtikçe neler yaptığımı göreceksiniz’ diyen Kazaz ile Altın Portakal Film Festivali’ndeki Erol Albayrak defilesinin ardından Türk modasını ve stilini konuştuk…
– Sizi en son Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, Erol Albayrak defilesinde izledik. Albayrak’ın ‘Cinema’ koleksiyonunun imaj fotoğraflarında da siz yer almıştınız… Sık sık onunla çalışıyorsunuz, aranızda iyi bir tasarımcı ve model ilişkisi var sanırım. Erol Albayrak’la çalışmak, bir model için mesleki anlamda çok doyurucu ve çok geliştirici bence. Çok keyif aldığım, çok yaratıcı moda projelerinde birlikte güzel işler çıkardığımıza inanıyorum. Birçok modacıyla çalışıyorum ve profesyonel anlamda herkesin yeri aynıdır. Kişisel olarak her biri ile ilgili ayrı hislerim ve düşüncelerim vardır. Bu ilişkinin mesleki olarak geliştirici olması ve hem modele hem de tasarımcıya bir şeyler katması çok önemli. – Günlük hayatınızda Erol Albayrak tasarımlarını giyer misiniz? Erol’un haute couture tasarımları kadar günlük hayatta, iş hayatında kullanabildiğim çok güzel tasarımları var. Sadece davetlerde değil, günlük hayatımda da Erol Albayrak tasarımlarını giyiyorum. – Siz yurtdışında da çalışan bir mankensiniz, Türk modasının son yıllarda kat ettiği yolu nasıl değerlendiriyorsunuz? Moda sektörünün bir parçasıyım. Modayı seviyorum ve Türkiye’de de modanın çok geliştiğini düşünüyorum. Modacılarımız bence çok iyiler artık. Ayrım yapamıyorum hepsini çok seviyorum. Uluslararası alanda da moda artık farklı bir boyuta geçti. Haute couture bundan sonra belirli bir kesimin değil, hepimizin hayatının parçası olacak. Daha iyi olacak inşallah.
MANKENLİK ASKI OLMAK DEĞİLDİR
-İstanbul Moda Haftası hakkındaki yorumunuz nedir? Bu senekini çok iyi bulmadım açıkçası. Hedef Milano, New York, Paris gibi dünya modasına yön veren moda haftaları arasına girmek olmalı. Bizde biraz körler sağırlar birbirini ağırlar durumu oluştu. – Pek çok markanın yüzü oldunuz, çalışacağınız markalar konusundaki kriterleriniz nedir? Markanın çalışmak istediği ekip çok önemli. Yani fotoğrafçı, makyöz ve diğer çalışmayı düşündükleri modeller o işin kalitesini belirler. Çok iyi markalarla çok profesyonel işlerde yer alıyoruz. Modelliği çok ciddiye alıyorum. Sadece objektife poz vermek, güzel olduğun için güzel görünmek ya da podyumda yürümek değil. Avrupa’da modellik anlayışı müthiş, bize hep ‘model askıdır’ derlerdi ama Avrupa’da tam tersine, model sunduğu şeyin tam kendisi. Sunduğu şeyi iyi anlamazsa, hissetmezse gerçekten sunamayacağı bir şey haline gelir.
MADONNA VE GISELE’İ BEĞENİYORUM
– Modanın bu kadar içinde biri olarak giyinmek nedir sizce ya da insan ne giyerse o mudur? Hayır, ama ne yerse odur. Güzel bir laf vardır ‘insan kıyafeti ile karşılanır fikirleri ile uğurlanır’ diye. – Podyumda sizi bambaşka tarzlarda görüyoruz, işiniz bu. Ancak günlük yaşamınızda ne giyersiniz? Jean çok seviyorum. Bol kargo pantolonlar ve tişört kombinleri benim tarzım. İşim gereği davetlere katılmam gerektiğinde de sade tasarımları tercih ediyorum. Uzun, dar ve hiç aksesuar kullanılmamış dümdüz siyah bir elbise mesela. – Feyz aldığınız ikonlar var mı? Buna hayranlık demeyelim ama tabii ki güzel bulduğum her şey bana ilham verir. Bu bir kadın sanatçının stili de olabilir, sanat ile ilgili herhangi bir şeye kadar uzanan bir obje de… Geniş bir yelpaze. Sade tarzı ve mütevazı kişiliği nedeniyle Gisele Bündchen’i beğeniyorum. Madonna’nın kendi tarzını, üretebilen ve bunu tüm dünyaya kabul ettirebilen bir sanatçı oluşunu takdir ediyorum. – İyi giyinmek çok para harcamak mıdır? Hayır, tam tersi… Pahalı markalardan alışveriş yapmanın müsriflik olduğunu düşünüyorum. Bence giydiğiniz şeyin size yakışmasını sağlayan, sizin o giysiye ait olma duygunuzdur. Siz içinde rahatsanız ve kendinizi güzel hissediyorsanız o kıyafetler hem tarzdır hem de güzeldir. İyi giyinmek kendin gibi olmaktır.